Melek Düvenci Architects, mimari ve iç mimari projeler sunmak amacı ile Melek DÜVENCİ liderliğinde farklı disiplinlerden yaratıcı tasarımcıların bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Kuruluşundan günümüze başarılı ve ödüllü projelere imza atmanın yanı sıra ulusal sınırları aşarak bir dünya markası olan Melek Düvenci Architects, minimal ve fütürist yaklaşımı ile geleceğe dair hedeflerini gerçekleştirme yolunda emin adımlar ile ilerlemektedir.
Melek Düvenci Architects, proje liderliği vasıflarını güçlü tasarım ekibi, sanatsal bakış açısı vizyonlu satın alma süreçleri ve profesyonel uygulama ekibi ile noksansız taşımanın haklı gururunu her platformda vurgulamaktadır. Başarı izlerini restoran, kafe, ofis, otel, rezidans, avm, ticari yapılar ve toplu yaşam merkezlerinde imzası ile tescilleyen Melek Düvenci Architects, sürdürülebilir yaşam sloganını kendine misyon edinmiştir.
Her alanda geleceği inşa etmek ve modern bir formda minimum doğal kaynaklar tüketerek natürel yaşam alanlarını Melek Düvenci Architects ile yaratmak, görsel hafızanızda ve konfor anlayışınızda tarif edilemez bir memnuniyet ile derin izler bırakacaktır.
Mimarlık, sadece estetikle sınırlı olmayan, aynı zamanda gezegenimizin geleceğini şekillendiren bir disiplin. Bugün, çevresel sürdürülebilirlik, projelerimizin merkezinde yer alıyor. Çünkü doğayla uyumlu, insan sağlığını ön planda tutan ve kaynakları verimli kullanan tasarımlar, hem bugünün hem de yarının ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte. Sürdürülebilirlik, sadece bir trend değil, mimar olarak taşıdığımız bir sorumluluk ve bu sorumluluk, insan refahını artırmanın en etkili yollarından biri olarak projelerimize yansıyor.
Son yıllarda, bina kaynaklı karbon emisyonları üzerine yapılan tartışmalar önemli ölçüde değişti. Mimarlar olarak, sera gazı emisyonlarını daha kapsamlı bir şekilde ölçme ve azaltma kapasitesine sahibiz; bu da yapıların küresel ısınmaya katkıda bulunan unsurlarını daha derinlemesine anlamamıza olanak tanıyor. Sürdürülebilirlik konusundaki farkındalık arttıkça, yalnızca operasyonel karbon emisyonlarına odaklanmanın yeterli olmadığını görüyoruz. Artık, yapı malzemelerinin üretilmesi, taşınması, montajı ve bertarafı sırasında salınan gömülü karbon da en az enerji verimliliği kadar önemli.Binalarımızı tasarlarken enerji verimliliği sağlamanın yanı sıra, bu yapıların iklim değişikliğine karşı dayanıklı olmalarını sağlamak da kritik. 2023 yazında yaşanan sıcak hava dalgaları, mimar olarak bizlere, projelerimizde daha yüksek sıcaklıkları ve aşırı iklim koşullarını dikkate alma zorunluluğunu hatırlattı. Aşırı sıcaklıkların, doğal afetlerden daha fazla insan hayatını tehdit ettiğini biliyoruz ve bu da pasif soğutma stratejileri, gölgelendirme ve kentsel ısı adası etkisini azaltan peyzaj düzenlemeleri gibi çözümlerle mimarinin bu alandaki rolünü yeniden tanımlıyor. Sürdürülebilir ve iklim dayanıklılığı yüksek binalara olan ilgi artarken, yatırımcıların ve düzenleyici kurumların taleplerine yanıt vermek de bizim sorumluluğumuz. LEED sertifikalı ticari binaların kira gelirlerinin daha yüksek olması, büyük emlak yatırımcılarının net sıfır emisyon taahhütleri ve ESG politikalarının yaygınlaşması, sürdürülebilirliğin ekonomik bir gereklilik haline geldiğini gösteriyor. Ayrıca, karbon dengeleme stratejilerinin sorgulanır hale gelmesiyle birlikte, yerel ve doğrulanabilir karbon azaltma programlarına yönelmek kaçınılmaz oldu.
Bu durum, projelerimizde yenilenebilir enerji kullanımı, geri dönüştürülmüş ve düşük karbonlu malzeme seçimlerini öncelikli hale getiriyor. Geleceğin mimarisi, sürdürülebilirlik, teknoloji ve insan odaklı tasarım ilkelerinin güçlü bir şekilde yansıtıldığı bir alan olarak şekillenecek. Mimar olarak, tasarımlarımızda biyofilik prensiplere daha fazla yer vererek, insanların doğayla olan bağlantısını güçlendirme fırsatımız var. İç ve dış mekanları doğal öğelerle bütünleştirerek, çevreye duyarlı ve insan merkezli bir anlayışla geleceği şekillendirmeye devam edeceğiz.