31 Temmuz 2024 hem sanat hem futbol dünyası adına ‘yaralı’ bir tarih oldu. Temmuz’un otuz birinde, gün ağarmadan Türk tiyatrosunun önde gelen isimlerinden Genco Erkal, 86 yaşında hayat sahnesindeki perdesini kapattı. Öte yandan 2024 Temmuzunun son gününde 57 yaşındaki Alman teknik direktör Jürgen Klopp, kariyerini noktaladığını açıkladı. Dışarıdan bakılınca bu iki hadisenin birbirinden tamamen farklı dünyalarda gerçekleşmiş göründüğünü biliyorum. Aslında hüzün ve vedalar ortak. Keza kalbe dokunuşlar da. Genco Erkal, sahnede Bir Delinin Hatıra Defteri, Yaşamaya Dair, Ben Bertolt Brecht ve Marx’ın Dönüşü gibi icra ettiği onlarca oyunla dokundu seyircisinin kalbine. Jurgen Klopp ise -Gegenpressing (karşı pres), beklerin hücuma katılımı, Heavy Metal futbolu gibi kavramları hayatımıza sokmasını bir yana bırakın- gözlükleri ve parlak gülümsemesiyle, renkli demeçleriyle, başarı ve başarısızlıklarında yazdığı hikâyelerle… En çok da insan tarafını sık sık göstermesiyle… Genco Erkal’ı ilk olarak Nazım Hikmet Oratoryosu ile tanıdım. ‘Ben İçeri Düştüğümden Beri’ okuyordu izlediğim video kaydında. Erkal, gözlerini bu dünyaya kapattığında Nazım Hikmet’in şiirlerinin en az yazarının ölümünde olduğu kadar öksüz kaldığını hissettim. Şimdi hâlâ “Ben içeri düştüğümden beri güneşin etrafında on kere döndü dünya...” dizelerini onun sesinden duyduğumda Nazım’ı hapishane koğuşunda, gözlerinden şakaklarına uzanan çizgileriyle bir iskemlede oturmuş görüyorum. Yaşamaya Dair’i her dinlediğimde zeytin fidanı dikmek geliyor içimden. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, yaşamak duygusu ağır bastığından. Erkal’ın sesinden dinlediğim şiirlerin gönlümde yarattığı şiddetli hissiyatı 2015’ten bu yana izlediğim Jurgen Klopp Liverpool’unda da anlar dolusu yaşadım. Hele de henüz bir üniversite öğrencisiyken kış mevsimlerinin hafta sonlarında izlediğim öğlen maçlarında… Benim dünyamda şiir ve futbol aynı denize dökülen iki nehir. Hatta futbolun hikâye tarafına çoğunlukla şiir dizelerine baktığım gözle, ifade ettiği mananın ne olduğunu görmeye çalışarak bakıyorum.
Jurgen Klopp 2015’te yedi yıl teknik direktörlüğünü yaptığı Dortmund’dan Liverpool’a geldiğinde Anfield’daki ilk basın toplantısında “Bizden şüphe duyanları, bize inanan insanlara dönüştürmeliyiz.” demişti. Şüphesiz, Liverpool’da geçirdiği yaklaşık dokuz yılda kazandığı sekiz kupanın yarısı kadarını kazansaydı da taraftarı Klopp’a inanacaktı. Çünkü o, kupaların sayısını hatırlatan adam olmaktan çok oyuncuları ve taraftarlarıyla birlikte inşa ettiği, futbolun insan ruhuna dokunan unutulmaz anlarıyla ilgili ‘normal biri’ olmayı tercih etti. Jürgen Klopp, 8 Ekim 2015’te Liverpool’da üç yıllık bir sözleşmeye imza attı. 28 Şubat 2016’da, Lig Kupası finalinde Manchester City’ye penaltı atışları sonucunda 3-1 yenilerek Liverpool’daki ilk finalini kaybetti. 18 Mayıs 2016’da, Avrupa Ligi finalinde Sevilla’ya karşı alınan yenilgi, Klopp’un Liverpool’daki ikinci büyük mağlubiyeti oldu. Bu maçın ardından “Bu yaşadığımız tecrübeyi kullanacağız ve daha güçlü bir şekilde geri döneceğiz,” dedi Klopp. “Oyuncular ellerinden gelen her şeyi yaptılar ama bu gece başaramadık. Ancak, dediğim gibi, geri döneceğiz.” 6 Mayıs 2018’de, Liverpool 2007’den bu yana ilk kez Şampiyonlar Ligi finaline yükseldi. Ancak Karius’un yediği iki hatalı golle Real Madrid’e 3-1 yenilmek, Klopp ve takımı için başka bir hayal kırıklığı oldu. Alman teknik adam bu finalden sonra yardımcı antrenörüyle birlikte şöyle bir şarkı söylemiş: “Avrupa Kupası’nı gördük,
Madrid’in şansı yaver gitti, söz veriyoruz sakin kalmaya devam edeceğiz, onu Liverpool’a geri getireceğiz.” 12 Mayıs 2019’da, Liverpool Premier Lig’i 97 puanla tamamladı; ancak şampiyonluk, 98 puan toplayan Pep Guardiola yönetimindeki Manchester City’ye gitti. Ligin en iyi ikincisi unvanı Liverpool’un oldu. Ve nihayet, 1 Haziran 2019’da Şampiyonlar Ligi finalinde Tottenham’ı 2-0 yenerek kulübü adına ilk büyük kupasını kazandı. Bu özlenen zaferden sonra mütevazı davrandı Klopp: “Kupaya dokunmak ya da benzeri şeyler benim için önemli değil. Çocukların (futbolcuların) kupayı kaldırdığı anların fotoğraflarını görmek hoşuma gitti, tribünlerdeki birkaç yüzü görmek beni mutlu etti. Bu, ihtiyacım olan her şeyi bana verdi.” 21 Aralık 2019’da, Klopp teknik direktörlüğündeki Liverpool, UEFA Süper Kupası’nı ve ardından FIFA Kulüpler Dünya Kupası’nı kazandı. 13 Mart 2020’de, Covid-19 salgını İngiliz sezonunu askıya aldı ve futbol dünyası üç ay boyunca belirsizlik içinde kaldı. Maçlar kapalı kapılar ardında yeniden başlarken, Klopp ve oyuncuları odaklarını korumayı başardı. 25 Haziran 2020’de Liverpool, 1990’dan bu yana ilk kez lig şampiyonu olarak tarih yazdı. 29 Nisan 2022’de, Klopp Liverpool’daki görev süresini 2026’ya kadar uzattığını duyurdu. Aslında iki sene öncesinde Liverpool’da 2024’te biten sözleşmesini işaret ederek, “Otuz üç yaşında antrenörlüğe başladım. O gün kendime ‘Önümde yirmi beş yıl var’ demiştim. Mainz’da yedi buçuk yıl, Borussia Dortmund’da yedi yıl çalıştıktan sonra Liverpool ile sözleşmem bittiğinde yirmi üç buçuk yılı doldurmuş olacağım.” demiş ve teknik direktörlüğü daha erken bir vakitte bırakabileceğini işaret etmişti. Sonunda, 26 Ocak 2024’te Klopp, “enerjisinin tükendiğini” söyleyerek sezon sonunda Liverpool’dan ayrılacağını duyurdu. Bir süre sonra da teknik direktörlüğe devam etmeyeceğini açıkladı. Klopp’un, Liverpool’da geçirdiği bu inişli çıkışlı, insan olmaya dair her türlü duyguyu barındıran yıllarına şahitlik etmiş olmak iyi bir şiiri dinlemekle aynı hissiyatı yaratıyor üstümde. Huzurlu hissediyorum. Sıcak geçen bir gecenin ardından sabah rüzgarı yüzüme dokunmuş ve yapmak istediğim her şeyi yapabilecek kudretim varmış gibi… Sonuç ne olursa olsun taraftarlarla olan güçlü bağını vurgulamak için her maçın sonunda elini kalbine götürmeyi ihmal etmeyen, futbolcularının doğum günlerini hatırlayan, tribünlerle birlikte ‘You’ll Never Walk Alone’ söyleyen, göreve başladığında sarı olan saçlarının arasına beyazlar karıştıran, hayal eden ve hayallerine başkalarını da inandıran Klopp.
İşte tüm bunlar da kalbe dokunmak değil midir? Dergideki ilk yazımda hayatımın büyük bir parçasını işgal eden iki alanı, tesadüf eseri aynı güne denk gelen hüzünlü ve üzücü iki olay vesilesiyle işlemek istedim. Benim gönlüm şiir ve futbolda. Çünkü şiir de futbol da hayal kuranlar için.