Prof. Dr. Mustafa Aydın Franchising Derneği'nin Türkiye'deki konumunu ve misyonunu, ayrıca ne tür faaliyetlerde bulunduklarını okuyucularımız için anlattı...
Mustafa Bey, eğitimden iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarından uluslararası ilişkilere kadar birçok alanda etkili bir şekilde çalışmalar yürütüyorsunuz.
Çok yönlü ve başarılı bir insan olduğunuzu görebiliyoruz fakat günlük hayattaki Mustafa Aydın nasıl biridir?
Okuyucularımıza biraz kendinizden bahseder misiniz?
İş dünyasından eğitime, sivil toplum kuruluşlarından uluslararası ilişkilere kadar birçok alanda aktif olarak çalışmak elbette yoğun bir tempo gerektiriyor. Günlük hayatta bu tempoyu dengelemek, hayatın her anını verimli ve anlamlı kılmak benim için çok önemli. Hayatımda daima disiplin ve düzen ön plandadır. Günü verimli kullanmak için erken saatlerde kalkarak güne başlarım. Ayrıca düzenli olarak spor yaparım, bu da yoğun iş temposu içerisinde zihinsel ve fiziksel olarak zinde kalmamı sağlıyor. Ailemle vakit geçirmek benim için çok kıymetli, birlikte yediğimiz bir akşam yemeği dahi günün stresini atmamı sağlar ve bana güç verir. Bir eğitimci olarak okumak ve sürekli öğrenmek, hayatımın vazgeçilmez bir parçası. Kitaplar, makaleler ve güncel gelişmeleri takip etmek hem kişisel hem de profesyonel gelişimimi sürdürmeme yardımcı oluyor. Yeni bilgiler edinmek ve bunları paylaşmak benim için bir zorunluluk değil, bir tutkudur. Doğa ile iç içe olmak ve doğada vakit geçirmek de daima bana huzur verir. Doğa yürüyüşleri gibi aktivitelerle bedenimi ve ruhumu dinlendiririm. Bu tür aktiviteler, yoğun tempolu iş hayatından bir nebze olsun uzaklaşarak kendimi yeniden şarj etmemi sağlar. Toplumsal sorumluluklar ve sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalar da günlük hayatımın önemli bir parçasıdır. Toplumun gelişimine katkıda bulunmak ve sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol almak, insanlara yardım edebilmek ve toplumun genel refahını artırmak için çalışmak, kişisel hayatımda beni motive eden unsurlardandır.
Sonuç olarak günlük hayatta disiplinli, ailesine bağlı, sürekli öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık bir kişiyim. İş hayatımdaki başarılarım, kişisel hayatımda denge ve düzeni sağlamam sayesinde mümkün olmuştur. Bu dengeyi koruyarak hayatın her alanında etkili ve başarılı olmanın mümkün olduğuna inanıyorum.
UFRAD Franchising Derneği’nin Türkiye’deki franchise sektöründe önemli bir rolü var. Derneğin misyonu ve hedefleri hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
UFRAD Franchising Derneği’nin misyonu, Türkiye’de franchising sisteminin gelişimini desteklemek, franchising sektörünün yasal ve ekonomik çerçevesini güçlendirmek, franchise verenler ile alanlar arasında adil ve şeffaf bir iş ortamı yaratmaktır. Bu doğrultuda dernek, sektörün tüm paydaşlarına rehberlik ederek bilgi, eğitim ve danışmanlık hizmetleri sunmaktadır. •Türkiye’de franchising modelinin avantajlarını ve işleyişini geniş kitlelere tanıtarak girişimcilerin bu sistemi doğru bir şekilde anlamasını sağlamak. •Franchising uygulamalarında yüksek kalite standartlarını teşvik etmek ve sektörün profesyonelleşmesini sağlamak amacıyla çeşitli eğitim programları ve seminerler düzenlemek. •Franchise sektörünün gelişimini destekleyecek yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamak ve mevcut düzenlemelerin uygulanabilirliğini artırmak için ilgili kurumlarla iş birliği yapmak. •Franchise verenler ve alanlar arasında güçlü bir ağ oluşturmak, sektörel işbirliğini ve bilgi paylaşımını teşvik etmek. •Türkiye’deki franchise markalarının uluslararası arenada rekabet edebilirliğini artırmak amacıyla global franchise dernekleri ve kuruluşları ile işbirlikleri geliştirmek. •Özellikle genç girişimcileri ve kadın girişimcileri franchising konusunda bilgilendirmek, desteklemek ve böylece daha fazla kişinin iş dünyasına katılmasını sağlamak derneğimizin esas hedeflerindendir.
UFRAD’ın Türkiye ekonomisine ve girişimcilik ruhuna olan katkılarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başarılarınızın Türkiye’deki iş dünyası ve ekonomi üzerindeki yansımaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
UFRAD, franchise sistemi aracılığıyla girişimcilik ruhunu teşvik etmektedir. Franchise modelinin sunduğu düşük riskli iş fırsatları, özellikle yeni girişimciler için cazip hâle gelmekte ve daha fazla insanın kendi işini kurmasına olanak tanımaktadır. Franchising, ekonominin çeşitli sektörlerinde büyümeyi teşvik etmektedir. Özellikle perakende, gıda, eğitim ve hizmet sektörlerinde franchise sisteminin yaygınlaşması, bu alanlarda önemli ekonomik canlanmalara yol açmaktadır. Bu durum hem yerel hem de ulusal düzeyde ekonomik büyümeyi desteklemektedir. UFRAD, franchising sistemiyle önemli sayıda iş fırsatı yaratmaktadır. Franchise işletmeleri, yerel düzeyde istihdam yaratırken aynı zamanda çeşitli meslek kollarında uzmanlaşmayı ve beceri gelişimini teşvik etmektedir. Bu, iş gücü piyasasında çeşitliliği ve uzmanlaşmayı artırmaktadır. UFRAD, sektörde şeffaflık ve güven ortamı oluşturmak için çalışmaktadır. Bu, yatırımcıların franchising modeline olan güvenini artırmakta ve daha fazla yatırımın bu alana yönelmesini sağlamaktadır. Yatırımcıların franchise sistemine duyduğu güven, sektörde sürdürülebilir büyümeyi desteklemektedir. UFRAD, ulusal franchise markalarını uluslararası arenada tanıtmak ve rekabet edebilirliğini artırmak için önemli adımlar atmaktadır. Uluslararası işbirlikleri ve katılım sağlanan global etkinlikler, Türkiye markalarının dünya pazarlarına açılmasına ve global franchise sektöründe yer almasına olanak tanımaktadır.
UFRAD, düzenlediği eğitim programları, seminerler ve bilgilendirme kampanyaları ile franchising konusunda bilinçlenmeyi artırmaktadır. Bu, sektördeki profesyonellerin bilgi ve becerilerini geliştirmesine katkı sağlamakta ve standartların yükseltilmesine yardımcı olmaktadır.
Franchise sisteminin doğru öğrenilmesi ve uygulanması, “Türk Hukuk Sistemi” içerisindeki yeri, franchise alan ve veren kurumların haklarının korunması konusunda UFRAD’ın rolü nedir? Bu konulardaki çalışmalarınız hakkında bize bilgi verebilir misiniz?
Derneğimiz franchise sistemi hakkında doğru bilgiye ulaşılması ve bu bilginin doğru uygulanması için çeşitli eğitim ve bilgilendirme faaliyetleri düzenlemektedir. Bu kapsamda: •Düzenli olarak sektörel seminerler, konferanslar ve eğitim programları düzenleyerek franchise veren ve alanları bilgilendiriyoruz. •Franchise sistemi ile ilgili rehberler, raporlar ve makaleler yayımlayarak sektör paydaşlarına güncel ve doğru bilgi sağlıyoruz. Franchise sisteminin “Türk Hukuk Sistemi” içerisindeki yerini güçlendirmek için hukuki danışmanlık ve destek hizmetleri de sunuyoruz. Bu hizmetlerle: •Franchise veren ve alanlara yönelik hukuki eğitimler düzenleyerek yasal düzenlemeler ve hakları konusunda bilinçlenmelerini sağlıyoruz. •Franchise sektörü ile ilgili yasal düzenlemelerin geliştirilmesi ve uygulanması sürecinde aktif rol alarak sektörün ihtiyaçlarını yasal mercilere iletiyoruz. Franchise alan ve veren kurumların haklarının korunması UFRAD’ın öncelikli hedeflerinden biridir. Bu kapsamda: •Franchise sözleşmelerinin adil ve dengeli olması için danışmanlık hizmetleri sunuyoruz. Sözleşmelerin yasalara uygunluğunu denetleyerek tarafların haklarının korunmasını sağlıyoruz. •Franchise alan ve verenler arasında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk hizmetleri sunarak taraflar arasında adil ve hızlı çözümler üretiyoruz. Çalışmalarımız hakkında bilgi vermek gerekirse, “UFRAD Akademi” ile franchise sektörü için özel olarak tasarlanmış eğitim programları sunarak sektördeki profesyonellerin bilgi ve becerilerini artırıyoruz. “Deneyim Paylaşım Toplantıları” ile sektör temsilcileri, hukuk uzmanları ve devlet yetkililerinin katılımıyla yasal çalıştaylar düzenleyerek franchise sisteminin yasal çerçevesinin güçlendirilmesine katkı sağlıyoruz. “Uluslararası İşbirlikleri” ile Avrupa Franchising Federasyonu (EFF), Asya Pasifik Franchise Konfederasyonu (APFC) ve Dünya Franchise Konseyi (WFC) üyeliklerimiz aracılığıyla uluslararası franchise dernekleri ve kuruluşları ile iş birlikleri yaparak global düzeydeki en iyi uygulamaları Türkiye’ye taşıyor ve ulusal franchise markalarının uluslararası standartlara uygunluğunu sağlıyoruz.
UFRAD Franchising Derneği’nin Başkanı olarak franchising sektöründeki gelişmeleri ve Türkiye’deki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu alanda öne çıkan zorluklar ve fırsatlar nelerdir?
Franchising sektörü, Türkiye’de son yıllarda önemli bir büyüme göstermiştir. Özellikle gıda, perakende, eğitim ve hizmet sektörlerinde franchising modeli yaygınlaşmıştır. Bu büyüme, girişimcilik ruhunu teşvik etmekte ve ekonomik kalkınmayı desteklemektedir. Franchise işletmeleri, yerel ekonomilere katkı sağlayarak istihdam yaratmakta ve yerel işletmelerin gelişimine olanak tanımaktadır. Teknolojik gelişmeler, franchising sektöründe önemli değişikliklere yol açmaktadır. Dijitalleşme ve e-ticaret, franchise işletmelerinin operasyonel verimliliğini artırmakta ve müşteri erişimini genişletmektedir. Ayrıca, teknoloji sayesinde franchise verenler, franchise alanları ile daha etkili bir şekilde iletişim kurabilmekte ve operasyonlarını daha iyi yönetebilmektedir. Türkiye franchise markalarının uluslararası arenada rekabet edebilirliği artmaktadır. UFRAD olarak Türkiye markalarının global pazarlara açılmasını teşvik ediyor ve uluslararası işbirlikleri ile bu süreci destekliyoruz. Bu, Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve markalarının global tanınırlığına katkı sağlamaktadır. Öne çıkan zorluklar konusuna değinirsek, •Franchising sektöründe, yasal ve düzenleyici çerçevenin yeterince gelişmemiş olması bazı zorluklar yaratmaktadır. Sektördeki paydaşların haklarının korunması ve adil rekabetin sağlanması için daha kapsamlı yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. UFRAD olarak bu alanda ilgili mercilerle işbirliği yaparak yasal düzenlemelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz. •Franchise alan ve verenlerin, franchising sistemi hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları, yanlış anlaşılmalara ve başarısızlıklara yol açabilmektedir. Eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin yetersizliği, sektördeki profesyonelleşmeyi engellemektedir. UFRAD olarak bu konuda çeşitli eğitim programları ve seminerler düzenleyerek sektördeki bilgi eksikliğini gidermeyi hedefliyoruz. •Franchise işletmelerinin kurulumu ve sürdürülebilirliği için gerekli finansal kaynaklara erişim, girişimciler için önemli bir zorluk teşkil etmektedir. Özellikle yeni girişimciler, yeterli sermaye bulmakta zorlanabilmektedir. Bu sorunun aşılması için finansal kurumlarla işbirliği yaparak girişimcilere destek sağlanması gerekmektedir. Öne Çıkan Fırsatlar: •Türkiye’de genç nüfus ve girişimcilik potansiyeli, franchising sektörünün büyümesi için büyük bir fırsat sunmaktadır. Genç girişimcilerin franchising modeli ile kendi işlerini kurmaları teşvik edilerek ekonomiye katkı sağlanabilir. •Franchising modeli farklı sektörlerde uygulanabilirliği ile dikkat çekmektedir. Gıda, perakende, hizmet ve eğitim gibi çeşitli sektörlerde franchising fırsatları mevcuttur. Bu çeşitlilik, girişimcilerin ilgi alanlarına ve yetkinliklerine uygun iş fırsatları bulmalarına olanak tanımaktadır. •Uluslararası franchise dernekleri ve kuruluşları ile iş birlikleri, Türkiye markalarının global pazarlara açılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu işbirlikleri hem bilgi ve deneyim paylaşımını hem de yeni pazar fırsatlarını beraberinde getirmektedir.
Türkiye’nin en kalabalık şehri olan İstanbul her sektörde birçok marka ve mekânın buluşma noktası olarak öne çıkıyor. Franchise sisteminin de İstanbul’da yoğun şekilde işlendiği bir gerçek. Ancak, İstanbul dışında kalan işletmeler için büyüme ve genişleme süreçlerinde farklı zorluklar barındırıyor. Sizce, bu işletmelerin İstanbul’daki işletmelerle kıyaslandığında karşılaşabilecekleri zorluklar nelerdir? İstanbul dışındaki şehirlerde faaliyet göstermek büyümelerini engelleyen bir faktör mü yoksa bir fırsat mıdır?
Zorluklar: İstanbul, büyük ve çeşitli bir müşteri kitlesine sahip olması nedeniyle yüksek bir talep potansiyeli sunmakta. İstanbul dışındaki şehirlerde ise pazar büyüklüğü biraz daha sınırlı. Küçük şehirlerde nüfus yoğunluğu ve talep potansiyeli daha düşük olduğundan, işletmelerin büyümesi de zor olabiliyor. İstanbul, ulaşım ve lojistik altyapısı ile dikkat çekerken diğer şehirlerde bu altyapının eksikliği lojistik maliyetlerini ne yazık ki artırıyor. Bu durum özellikle tedarik zincirinin etkin yönetilmesi ve ürünlerin zamanında teslim edilmesi konusunda zorluklara neden olabiliyor. İstanbul, ulusal ve uluslararası markaların yoğun olduğu bir merkezdir. Bu durum, markaların bilinirliğini artırırken İstanbul dışındaki şehirlerde aynı bilinirlik seviyesine ulaşmak biraz daha zor. Bu nedenle yerel pazarlarda markanın tanıtılması ve benimsenmesi için daha fazla çaba göstermek gerekiyor. İstanbul, yetenekli ve eğitimli iş gücüne erişim konusunda oldukça avantajlı. Diğer şehirlerde ise nitelikli iş gücüne erişim daha sınırlı, bu durum işletmelerin kaliteli hizmet sunma kapasitesini etkileyebiliyor. Fırsatlar: İstanbul dışındaki şehirlerde, işletmeler
arasındaki rekabet genel olarak daha az olmakta bu da yeni franchise işletmeleri için pazarda kendine yer bulma, hızlı büyüme ve müşteri kazanma şansını artırmaktadır. İstanbul dışındaki şehirlerde işletme maliyetleri genellikle daha düşüktür. Kira, işgücü ve diğer operasyonel maliyetlerin daha düşük olması, işletmelerin kâr marjlarını artırabilir ve daha sürdürülebilir bir büyüme sağlayabilir. İstanbul dışındaki şehirlerde, yerel pazarların özel ihtiyaçlarına ve tercihlerine yönelik hizmetler sunmak, işletmelerin başarılı olma şansını, yerel müşterilerin beklentilerine uygun ürün ve hizmetler
sunmak ise müşteri sadakatini artırabilir. Daha küçük şehirlerde topluluk ilişkileri ve müşteri bağlılığı genellikle daha güçlü oluyor. Bu fırsattan yararlanarak işletmeler, yerel topluluklarla güçlü ilişkiler kurarak sadık bir müşteri kitlesi oluşturabilir ve uzun vadeli başarı elde edebilirler. Sonuç olarak: İstanbul dışında faaliyet göstermek, işletmeler için hem zorluklar hem de fırsatlar barındırmaktadır. Bu şehirlerde faaliyet gösteren franchise işletmeleri, karşılaştıkları zorlukları aşmak için stratejik planlamalar yapmalı ve yerel pazarın dinamiklerine uygun çözümler geliştirmelidir. Aynı zamanda az rekabet, düşük maliyetler ve yerel pazar fırsatları gibi avantajları değerlendirerek büyüme potansiyellerini maksimize edebilirler. UFRAD olarak İstanbul dışındaki şehirlerde faaliyet gösteren franchise işletmelerine destek olmak için çeşitli eğitim, danışmanlık ve işbirliği fırsatları sunarak bu işletmelerin başarılı olmalarına katkı sağlıyoruz.
Franchise sisteminin işletmelere hız kazandırması, daha hızlı büyüme ve genişleme fırsatları sunabilir. Ancak, bu hızın getirdiği bazı riskler ve zorluklar da olabilir. Sizce, franchise sisteminin işletmelere hız kazandırmasının avantajları ve dezavantajları nelerdir? Bu hızlı büyüme sürecinde işletmelerin karşılaştığı potansiyel zorluklar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Franchise sisteminin işletmelere hız kazandırmasının avantajları ve dezavantajları ile bu hızlı büyüme sürecinde işletmelerin karşılaştığı potansiyel zorlukları şu şekilde değerlendirebiliriz:
•Franchise sistemi, markanın hızlı bir şekilde yeni pazarlara girmesini sağlar. Franchise alanlar, yerel pazarda bilinirliği ve müşteri tabanını hızla oluşturabilir, böylece markanın genişleme süreci hızlanır. •Franchise verenler, kendi sermayelerini kullanmadan yeni şubeler açabilirler. Franchise alanlar, kendi yatırımlarıyla işletmeleri kurar, bu da markanın büyümesi için gerekli sermaye ihtiyacını azaltır. •Franchise modeli, riskin franchise veren ve alan arasında paylaşılmasını sağlar. İşletmenin başarısı her iki tarafın da katkılarıyla gerçekleşir, bu da riski tek bir tarafın üzerine yıkmaz. •Franchise alanlar, yerel pazara hâkim olduklarından, müşterilerin beklenti ve ihtiyaçlarını daha iyi anlarlar. Bu yerel bilgi, işletmenin başarılı olmasına katkı sağlar. •Franchise sistemi, yönetim sorumluluklarının paylaşılmasını sağlar.
Franchise alanlar, kendi işletmelerinin günlük yönetiminden sorumludur, bu da franchise verenin stratejik büyümeye odaklanmasını sağlar. Dezavantajlar: •Hızlı büyüme, kalite kontrolünü zorlaştırabilir. Franchise verenler, tüm şubelerde aynı standartları korumak için sıkı denetim ve eğitim süreçlerini uygulamak zorundadır. •Bir franchise şubesinin başarısızlığı veya olumsuz müşteri deneyimi, tüm markanın itibarını olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, franchise verenler, franchise alanların performansını sürekli olarak izlemek zorundadır. •Hızlı büyüme sırasında, franchise alanlara yeterli eğitim ve destek sağlanamazsa
işletmelerin performansı düşebilir. Bu durum, müşteri memnuniyetsizliği ve gelir kaybına yol açabilir. •Farklı bölgelerde faaliyet gösteren franchise şubeleri, yerel pazarın dinamiklerine uyum sağlamakta zorlanabilir. Bu uyum süreci, operasyonel zorluklar ve ek maliyetler getirebilir. •Hızlı büyüme, işletmelerin finansal yapısını zorlayabilir. Yeni şubelerin kurulması ve operasyonel maliyetlerin artması, işletmenin nakit akışını olumsuz etkileyebilir. Potansiyel Zorluklar ve Çözüm Önerileri: •Franchise verenler, hızlı büyümeyi destekleyecek sistematik bir plan oluşturmalıdır. Bu plan, genişleme stratejilerini, eğitim programlarını ve kalite kontrol mekanizmalarını içermelidir. •Franchise alanlara sürekli eğitim ve destek
sağlanmalıdır. Eğitim programları, işletme yönetimi, müşteri hizmetleri ve kalite standartları gibi konuları kapsamalıdır. •Franchise şubeleri düzenli olarak denetlenmeli, performansları değerlendirilmeli ve geri bildirim mekanizmaları ile franchise alanların performansları sürekli olarak iyileştirilmelidir. •Franchise alanlara finansal yönetim konusunda destek sağlanmalıdır. Bütçe planlaması, nakit akışı yönetimi ve maliyet kontrolü gibi konularda danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır. •Franchise verenler, yerel pazarın dinamiklerine uyum sağlamak için esneklik göstermelidir. Ürün ve hizmetlerin yerel ihtiyaçlara göre uyarlanması, başarının anahtarı olabilir.
Çok geniş bir alanda çalışıyor ve birçok önemli kurumda başkanlık yapıyorsunuz. Bu kadar çeşitli alanda aktif olmanın ve liderlik yapmanın size sağladığı deneyimlerden bahseder misiniz? Ayrıca, farklı alanlardaki bu liderlik rollerinin birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu düşünüyorsunuz?
Farklı alanlarda aktif olmak ve birçok önemli kurumda başkanlık yapmak bana geniş bir perspektif kazandırdı ve zengin deneyimler edinmemi sağladı. Her kurumun ve alanın kendine özgü dinamikleri, zorlukları ve fırsatları var. Bu çeşitlilik bana farklı bakış açılarını anlama ve çeşitli problemlere yenilikçi çözümler üretme yeteneği kazandırdı. Örneğin, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Mütevelli Heyet Başkanı olarak eğitim ve akademik dünyada stratejik kararlar alırken TSSD’de toplum sağlığını korumaya yönelik çalışmalar
yürütüyorum. Bu iki alan birbirinden farklı gibi görünse de aslında birçok ortak noktaya sahiptir. Eğitim, bireylerin bilgi ve bilinç düzeyini artırarak toplumun genel sağlığını olumlu yönde etkiler. Sağlık alanında elde edilen bulgular ve yapılan çalışmalar ise eğitim müfredatlarına entegre edilerek yeni nesillerin daha bilinçli yetişmesine katkıda bulunur. Aynı şekilde, TİM Hizmet İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcılığı ve Eğitim Komitesi Başkanlığı görevlerimde ekonomi ve ticaret alanındaki deneyimlerim, üniversitemizdeki girişimcilik ve yenilikçilik projelerine katkı sunuyor. Eğitim kurumlarında yetişen genç girişimciler, ihracat sektöründe ülkemizin rekabet gücünü artırıyor. Bu sinerji, her iki alandaki liderlik rollerimin birbirini nasıl beslediğinin güzel bir
örneğidir. Liderlik yaptığım her kurum bana takım çalışmasının, etkili iletişimin ve stratejik düşünmenin önemini bir kez daha gösterdi. Farklı alanlardaki liderlik rollerim sadece profesyonel anlamda değil, kişisel gelişim açısından da bana büyük katkı sağladı. Farklı bakış açılarını harmanlayarak daha kapsayıcı ve etkili stratejiler geliştirebiliyorum. Ayrıca, bu deneyimler sayesinde kriz yönetimi, risk analizi ve çözüm odaklı yaklaşım gibi önemli beceriler kazandım. Sonuç olarak farklı alanlarda liderlik yapmak, bana hem geniş bir vizyon kazandırdı hem de bu alanlar arasında güçlü bir etkileşim kurmamı sağladı.
İstanbul Aydın Üniversitesinin kurucularından birisiniz. Bu üniversiteyle birlikte Türkiye’de eğitim alanında adınızı duyurarak büyük bir etki yarattınız ve kariyeriniz boyunca birçok başarı elde ettiniz. Bu başarıların arkasındaki motivasyonunuz nedir ve eğitim alanına olan tutkunuzu ne zaman keşfettiniz?
Eğitime olan tutkum, genç yaşlarda başladı. Öğrencilik yıllarımda, eğitimde fırsat eşitliğinin ve kaliteli eğitimin ne kadar önemli olduğunu yakından gözlemledim. Bu dönemde, iyi bir eğitim almanın bireylerin yaşamlarını nasıl değiştirebildiğini ve onlara nasıl yeni kapılar açabildiğini fark ettim. Bu farkındalık, beni eğitim alanında bir kariyer yapmaya ve daha fazla insanın bu fırsatlardan yararlanmasını sağlamaya yöneltti. Tüm hayatımı adadığım eğitim gönüllülüğü yolculuğumda her zaman öğrencilerin en iyi eğitim deneyimini yaşamalarını sağlamak için çalıştım. İstanbul Aydın Üniversitesini kurarken amacım sadece bir eğitim kurumu oluşturmak değil, aynı zamanda yenilikçi, araştırma odaklı ve uluslararası standartlarda eğitim veren bir üniversite inşa etmekti. Bu süreçte, öğrenci odaklı bir yaklaşımla hareket ettik ve onları geleceğin liderleri olarak yetiştirmeyi hedefledik. Başarılarımızın arkasındaki bir diğer önemli faktör ise sürekli öğrenme ve kendini geliştirme arzumuzdur. Eğitim alanında yenilikleri takip etmek, uluslararası standartları yakalamak ve en iyi uygulamaları üniversitemize entegre etmek her zaman önceliğimiz oldu. Bu sayede, öğrencilerimize en iyi eğitimi sunmayı başardık ve onları global arenada rekabet edebilecek donanımla dünya insanı olarak mezun ediyoruz. Sonuç olarak, eğitim alanında gerçekleştirdiğim çalışmalardaki en büyük motivasyonum bireylere ve dolayısıyla toplumsal gelişime katkıda bulunmaktır. İstanbul Aydın Üniversitesi olarak öğrencilerimizin hayatlarında olumlu bir değişim yaratmak benim için en büyük ödül ve motivasyon kaynağıdır.
Mustafa Bey, bu ilham verici yanıtlarınız için teşekkür ediyor, son olarak sizden Kollekt okurları için bir kitap ve bir film önermenizi istiyoruz. Bu tercihlerinizin sebebini de açıklarsanız mutlu oluruz doğrusu.
Kollekt okurları için önereceğim kitap, Yuval Noah Harari’nin “Sapiens: İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi” adlı eseridir. Bu kitabı önermemin sebebi, insanlık tarihini derinlemesine ve anlaşılır bir şekilde ele alarak okuyuculara geniş bir perspektif sunmasıdır. Harari, Homo Sapiens’in tarihini anlatırken tarım devriminden sanayi devrimine, dinlerin ve ideolojilerin toplumlar üzerindeki etkisinden teknolojinin geleceğimize olan potansiyel etkilerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu eser, sadece tarih meraklıları için değil, geleceği anlamak isteyen herkes için büyük bir kaynak niteliğindedir. İnsanlık tarihine dair bütüncül bir anlayış geliştirmek ve toplumsal gelişimimizi daha iyi kavramak için “Sapiens” her bireyin okuması gereken bir kitap. Film önerim ise “Ölü Ozanlar Derneği” (Dead Poets Society) olacak. Peter Weir’in yönetmenliğini yaptığı ve Robin Williams’ın başrolünde yer aldığı bu film, eğitim, özgür düşünce ve bireysel yaratıcılığın önemini vurgulayan etkileyici bir hikâye sunuyor. Film, muhafazakâr bir yatılı okulda, öğrencilerini klasik yöntemlerin ötesinde düşünmeye teşvik eden bir öğretmenin hikâyesini anlatıyor. “Ölü Ozanlar Derneği” sadece eğitimciler için değil, herkes için ilham verici dersler içermektedir. Öğrencilerinin hayatlarında derin izler bırakan ve onların potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olan bir öğretmenin hikâyesini izlemek, eğitimde yenilikçi ve öğrenci odaklı yaklaşımların önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu nedenle, eğitim ve bireysel gelişim konularına ilgi duyan herkese bu filmi içtenlikle tavsiye ediyorum. Umarım bu kitap ve film önerileri, Kollekt okurları için ilham verici ve öğretici olur. Her iki eser de insanlık ve bireysel olarak potansiyelimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak niteliktedir.